Bir defasında haber için gittiğimiz bir toplantıda kapıdaki görevliler basın kartımı görmek istemişti.
Basın kartına benzetilmiş o kadar çok “çakma kart” görmüş olmalılar ki, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca verilen turkuaz basın kartının “orijinal” olduğunu kanıtlamak için göbeğim çatlamıştı.
Maalesef bazı kamu kurumlarının da buna benzer olarak “çakma gazeteci“, “orijinal gazeteci” ayrımını yapamadığını gözlemliyorum.
Belki seni alakadar etmez, “alan razı, satan razı” diyebilirsiniz ama gazetecilik mesleğini yıllardır yaşam tarzı haline getirmiş biri olarak bu durum oldukça canımı sıkıyor.
Gazeteciliğin “G”si ile alakası olmayan, mesleki eğitim, etik ve ilkelerden bihaber, istediğini alamıyorsa muhattabına ağıza alınmayacak hakaretler eden, amacına ulaşmışsa da ölümüne savunup mesleki itibarı ayaklar altına alan, sayıları da azımsanamayacak bir güruh meydanlarda kol geziyor.
Üstelik bu durum ilgililerin de işine geliyor olacak ki, söz konusu yapı kurumsallaştırılmış ve muhattap alınıyor.
Etik ve ahlaktan bihaber sözümona gazeteciler, bir gün bahşişlerini kestiğinizde kalemlerini size de doğrultacaklardır, ilgililer bunu da bilsinler lütfen.
Mesleğini hakkıyla yapanlar yok mu, elbette var ve onlara sevgi ve selamlarımı iletiyorum.
*****
Bildiğiniz gibi, “Şehrin Habercisi” mottosuyla 30 Ağustos itibariyle yayın yolculuğumuza başladık.
Mütevazi bütçelerle bağımsız olarak çıktığımız bu yolda, kentte, kimi gizli kimi açıktan çeşitli şirketlerce finanse edilen haber siteleri arasında kısa sürede yerimizi aldık.
Tabi bunda yıllardır sahada bizzat aktif “gazetecilik” yapmamızın katkısının olduğu da kuşkusuz.
Bizleri takip edip destek olanlara teşekkür ediyorum.
Bu işin raconundandır. Eğer “çok özel amaçlar için kurulmamışlarsa“, yeni açılan medya kuruluşları, kurumlarını ve amaçlarını tanıtabilmek için şehrin dinamiklerini ziyaret eder.
Yaklaşık 2 aydır Ulu Bursa’yı tanıtıp anlatmak için, başta Bursa’ya yeni atanan devletimizin valisi Mahmut Demirtaş da olmak üzere birçok farklı kişiyi ve kurumu ziyaret edip çeşitli görüşmeler gerçekleştirdik.
Vali Demirtaş’a kurumuzla ilgi ve alakası için hürmetlerimi sunuyorum.
Gelgelelim bazı belediye başkanlarına.
Kendilerine ulaşabilmek deveye hendek atlatmaktan daha zor.
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ve Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz mesela.
Dündar ile Hisar bölgesindeki çalışmalarıyla ilgili gerçekleştirilen bir toplantıda ayaküstü bir görüşme gerçekleştirdik.
Ben de kendisine yeni kurumumuzu daha iyi anlatabilmek için ziyarete gelmek istediğimi belirttim ve sayın Dündar da beklediğini söyledi.
Bu konuşma üzerine Dündar’ın özel kalem müdürü beyefendiye Dündar ile ilgili görüşme talebimi ilettim.
İlk başlarda “öyle oldu böyle oldu, şu programı vardı, bu görüşmesi vardı” derken tabiri caizse beni uzun süre salladı.
Sonrasında ise attığım mesajlara bile cevap verme zahmetinde bulunmadı özel kalem müdürü beyefendi.
Buradan özel kalem müdürü beyefendiye sesleniyorum.
Bu durum sizin insiyatifiniz ise haddinizi aşıyorsunuz. Öte yandan Dündar istemiyorsa o ayrı, bişey diyemem, çok önemli de değil açıkçası.
Bu kadar kibir hayra alamet değil.
Benzer durum Oktay Yılmaz için de geçerli.
Amacımız akçeli işler değil sayın başkanlar, bizi başkalarıyla karıştırmayın.
Efendi gibi kurumumuzu tanıtalım istedik hepsi bu.
Ekipleriniz size ulaşma noktasında perdeleme yapıyorsa bunu bilin ve gereğini yapın.
Siz istemiyor iseniz de görüşmeyiz hiç problem değil.
Kalın sağlıcakla.