Artık ne bildiğimizi bilmenin zamanı ve alanı oluştu.
“Bilmiyorum” diyerek sıyrılabileceğimiz bir hayat yok artık. Bu arada hepimiz her şeyi bilmek zorunda da değiliz.
Bildiklerimizin en iyisi olabilmek için branşlaşmalar da başladı. Ne bildiklerimizden çok, ne bilmediklerimiz üzerine de yoğunlaşmak ayrıca başka bir seçenek.
Kısacası “bilmiyorum” demek erdemlilik alanıyken bir taraftan da ayıp gibi oldu .Yani dünya eskisi gibi değil artık. Her şey, her şekilde değişirken sen neyi bilmediğini bulmak için, bilmediğini bilebilmek için bilmek zorundasın.
Evet biraz kafa karıştırıcı olsa da bunun en basit yolu soru sormak.
Bize soru sormak öğretilmedi. Hatta sorudan kaçınırız. “Soru soranın başı derde girer” deriz ve derde girmemek için soru sormayız.
Oysaki soru sorarsan olanaklarının kısıtlılığından olasılıklara doğru yol alırsın.
Bir soru daima çoklu seçimleri ve olasılıkları elde ettirir. Her bir seçim yaptığımızda seçimin olasılıklarına dalarız. “Bu benim başıma neden geldi” yerine, “burada benim görmediğim ve bilemediğim ne var? Şimdi başka neler mümkün?” sorusu seçim ve olasılıklara götürür.
Bir keşmekeş içinde yaşamak yerine olasılıkların kaynağından hareket etmek yaratımı destekler.
Bugünden itibaren benim için doğru olan bilmediğim şey nedir?
Benim için doğru olan fark etmediğim şey nedir?
Şimdi başka neler mümkün?
Eğer bu seçimi seçmeseydim başka hangi seçimlerim olabilirdi?
Bundan daha iyisi nasıl olur?
Bunun olmasına engel olan başka hangi seçimlerim var?
Arzu ettiğim yere toplam kolaylıkla alan hızında varabilmek için şimdi hangi bilinç, seçim, olasılık olabilirim.
Bu soruları sor ve cevap arama. İşlerinin nasıl değişmeye başladığını göreceksin.
Dene ve gör..
Fark ettim