Habercinin, haberin öznesi olması doğru mu?

Bir süredir ne zaman bir kriz olsa bazı meslektaşlarımız, yaptıkları haberlerle değil de ağırlıklı olarak konunun bizzat öznesi olarak “haber olmalarıyla” gündeme geliyor. Bu sorun medya profesyonelleri arasında ve akademik camiada da çeşitli tartışmalara yol açıyor. Gazetecilik, işin doğası gereği, hadiseleri tarafsız bir şekilde aktarmayı, topluma gerçek ve güvenilir bilgi sunma misyonunu taşıyor. Ancak, bir […]

Bir süredir ne zaman bir kriz olsa bazı meslektaşlarımız, yaptıkları haberlerle değil de ağırlıklı olarak konunun bizzat öznesi olarak “haber olmalarıyla” gündeme geliyor.

Bu sorun medya profesyonelleri arasında ve akademik camiada da çeşitli tartışmalara yol açıyor.

Gazetecilik, işin doğası gereği, hadiseleri tarafsız bir şekilde aktarmayı, topluma gerçek ve güvenilir bilgi sunma misyonunu taşıyor.

Ancak, bir süredir karşımıza çıkan, kendini haberlerin ön planında tutan gazeteci modeli var ki, bu model en temel meslek prensiplerini bir kenara bırakıyor.

Olayları takip eden habercilerin asıl amacı, bizzat haberin kendisi olması gerekirken, maalesef bazı meslektaşlarımız, kendi kişiliklerini ve kişisel deneyimlerini konudan bağımsız olarak haberlerin önüne koymaya çalışıyor.

Yeni nesil medya mecralarıyla birlikte, toplumun gerçek ve güvenilir bilgiye en çok ihtiyacı olduğu şu dönemde bu meslektaşlarımız ekran karşısındaki haber anlatımlarını, adeta kişisel bir platforma dönüştürüyor ve bu durum bence haberin tarafsızlığını da büyük ölçüde zedeliyorlar.

Gazetecilik meslek etiği, haberlerin objektif bir şekilde sunulmasının önünü açar ve gazetecinin olayın öznesi olması durumunu engeller.

Gazeteci olayın kendisi değil, konunun gözlemcisi ve aktarıcısı olmalıdır.

Haberlerin güvenilirliğini ve haber yapma sürecinin saygınlığını korumak için böyle olunması gerekiyor.

Kamunun hizmetinde olan mesleğimiz, toplumun doğru bilgiye erişimini sağlamak için ne olursa olsun doğru bir şekilde varlığını sürdürmelidir.

Sevgiler..

Exit mobile version